Defne G. geçmişindeki Rum ve Ermeni dedelerinin izlerinin peşinde

Defne G. geçmişindeki Rum ve Ermeni dedelerinin izlerinin peşinde

Defne G.

25 yaşındayım. İstanbul’da yaşıyorum ve üniversitede İngilizce Öğretmenliği bölümünde okumaktayım. 
Kendimi bildim bileli farklı ve ortak dillere ve kültürlere eğilimim vardı. Bölümümü de bu yüzden seviyorum. Kendim de bir öteki olduğumdan mı bilemem anlatılmayan, saklanan veya bilinmeyen şeyleri bilmeye veya ortaya çıkarmaya dair eskiden beri çok güçlü bir isteğim vardı.

Bu yazıda size bu anlamda kendi kökenimi, belki de kendimi, araştırma sürecimden biraz bahsedeceğim. 
Benim baba tarafım İzmit-Gebzeli, annem ise Giresun-merkez. 
Ailemle unutmadığım bir anımı paylaşarak başlamak istiyorum yazıma.  Bir gün babamla yine Anadolu tarihi, ikimizin de en sevdiği konu başlıklarından biridir, hakkında sohbet ederken mevzu köken konularına dayandı. 
Bir ara lafa annem girdi ve babama ‘Sen sanki gavurun torunu değilsin! Bilmiyoruz!’ dedi. Bu lafı sinirlendiği bazı zamanlar ederdi babama ama bu kez ben bu lafın üstüne düşmek istedim ve babama bu konuyu sordum. 
Babam gülerek : ‘Senin büyük deden Rum çocuğum. Annen onu diyor!’ dedi ve ‘zaten arasak Yunanistan’da bizim akrabalar da vardır! Bir de papaza denk gelmeyelim!’ diye bir espriyle devam etti. Sonra anneme döndü ‘Seninkiler nereden gelmiş sahi Hülya?’ dedi ‘Boztekke nereymiş?’
Annem: ‘Hayır! Bizimkiler Giresun’a ya Sivas ya Malatya diyorlar oradan göç etmişler. Oraya geldiklerinde Türkçe bilmiyorlarmış, Kürdo diye lakap takmışlar dedeme.’ diye gururlu bir ifadeyle ekledi ‘Seninkiler gibi gavur değiller en azından!’
Babam sinirle: ‘Bak devamlı aynı lafı edip durma, bizim soyumuz Türk! Sen de Ermeni’sindir belki! Nereden bileceğiz!’ diye yarı ciddi yarı sarkastik bir tonda devam etti. Sonra tartışma kendi içinde devam etti ancak benim kökenlerim konusunda merakım giderilmemiş aksine daha da artmıştı.
Aradan yıllar geçti ve bir gün bu konuşmaların anlamını babama tekrar sordum. ‘Kimden öğrendin baba, dedenin Rum olduğunu?’ diye.
Babam: ‘Babaannem söyledi bana. Dedem, Şileli Rum bir papazın oğluymuş. O dönem çeteler arası çatışmalar varmış. Rumlar korksun, provokasyon olsun diye bu papazı öldürmüşler. Deden de kızkardeşini yanına alıp Gebze’ye kadar gelmiş. Suat isimli bir ustanın yanına nalbant çırağı girmiş. Adam dedemi sevmiş ve kendi kızı yani babaannem ile evlendirmiş. Çocuk Müslüman olmuş, kızkardeşi ise Müslüman olmamış ve mübadele döneminde Rumlarla beraber kaçmış.’ 

Duyduklarıma inanamamıştım çünkü sanki uzun zamandır hissettiğim bir eksiklik hissi tamamlanıyordu. 
Bu hissin peşinden gitmek istedim. Aslında benim merakım Rum kültüründen ziyade, Ermeni kimliği üzerineydi. Ermeni dili, folk ve kültürü bana hep çok çok yakın hissettirmiştir. Bundan hareketle 1 yıl önce kendi kendime Ermenice öğrenmeye başladım (şu an orta düzeyde Anadolu Ermenicesi konuşabiliyorum) ve yurtdışında bir laboratuara DNA testi yaptırmaya karar verdim.

Aylar süren bekleyişin ardından Amerika’dan sonuçlarım geldi.  Hem Rum hem Ermeni pek çok 3.derece akrabaya ulaştım. Rum akrabalarımın çoğunluğu Amerika’dandı ve ‘Patzakis’ ‘Boudakis’ soy isimlerini almışlardı. Ermeni akrabalarım ise şu an Rusya’da yaşayan ‘Enfiyeciyan’ ve Amerika’daki ‘Kuyumcuyan’ isimleriydi ve Rusya’dan Vardan Enfiyeciyan bey ile hala iletişim içindeyim.  Burada ise hala eksik noktaları ve kişileri birleştirmeye çalışıyorum. Ulaştığım sonuçlara göre annemin baba tarafından 1915ten kaçan, Malatya-Adıyaman Ermenisi ve babamın baba tarafından Şile/Pontus Rumu olduğunu tespit edebildim. 
Bu keşiflerimin sonucunda verdiğim kişisel bir kararla ‘yeniden’ Hristiyanlığa döndüm. 
Şu an hala, bir zamanlar burada yaşamış dedelerimi arıyorum…
Rum olan büyük dedem Gebze’de nüfusa ‘Mehmet Şükrü S.’ ismiyle, Ermeni olan büyük dedem ise Giresun-Boztekke’de nüfusa ‘Salih Y.’ olarak kayıtlıdır.
Ben onları kalbimde soyumun şehitleri ve gazileri olarak anıyorum…