30 AĞUSTOS APARTHEİD ZAFERİ
Tamer Çilingir
İyd-i Milli (Milli bayram)
23 Temmuz 1909 tarihli, İttihat ve Terakki Cemiyetinin sözcüsü niteliğindeki Tanin gazetesinde İyd-i Milli (Milli bayram) terimi ilk defa kullanıldı. İlk İyd-i Milli 23 Temmuz 1909 tarihinde hem başkent İstanbul hem de imparatorluğun diğer şehirlerinde kutlandı. Şişli’deki Hürriyet Tepesi’nde düzenlenen ve Padişah V. Mehmet’in de katıldığı kutlamalarda, 31 Mart İsyanında ölenlerin anısına yapılan Abide-i Hürriyet’in temeli atıldı. 1910 yılındaki kutlamalarda Osmanlı Donanması’nın geçit töreni de yer aldı. 1911 yılındaki kutlamalar esnasında, yapımı tamamlanan Abide-i Hürriyet açıldı. Sonraki yıllarda da tören ve geçitlerle kutlanan bayram, I. Dünya Savaşı sebebiyle 1915 yılında sadece Sadrazam Said Halim Paşa tarafından verilen bir ziyafetle kutlandı. 1918′de yapılan törenlerin ardından ise, Osmanlının savaşın mağlubu olması ve İttihatçı liderlerin Ermeni Soykırımı nedeniyle yargılanmalarından ötürü kutlama yapılmadı.
Beş yıllık aranın ardından, 1923 yılında Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tarafından düzenlenen törenlerle İyd-i Milli tekrardan kutlanmaya başladı. Cumhuriyet’in ilan edilmesinin ardından İyd-i Milli kutlanmaya devam etti. 27 Mayıs 1935′te kabul edilen “Ulusal bayram ve genel tatiller hakkında kanun” ile birlikte İyd-i Milli’nin kaldırılması yasalaştı.
Resmi tarihin kurucular tarafından yazılımı 1930’larla birlikte başlar ve Mustafa Kemal’in Nutuk’da çerçevesini belirlediği üzere şekillendirilir. İlk önce İttihat ve Terakki ile ilişkilerini deşifre eden her şeyden kurtulmaları gerekmektedir. 23 Temmuz Hürriyet Bayramı da bu yanıyla İttihatçıların izini taşımaktadır. Hatta Erzurum Kongresi bile 23 Temmuz 1919’da yapılmıştır. Böylelikle bu bayram kaldırılarak sözde İttihatçılarla aralarındaki ideolojik ve dahi fiziksel ilişkinin sembolü olan bu önemli tarihle de bağ koparılacaktır. Ama daha ilginç olanı ise aynı kanunla ilan edilen yeni bayramdır: ‘’30 Ağustos Zafer Bayramı’’
‘Kurtuluş Savaşı’ ve 30 Ağustos
Her 30 Ağustos’ta kutlanılan ‘Zafer Bayramı’ resmi tarihe göre 1922 yılında Yunan ordusuna karşı kazanılan son cephe savaşının ve ‘Kurtuluş Savaşı’nın sona erdiği tarihtir.
‘Kurtuluş Savaşı’ diye tanımlanan sürecin ne zaman başlayıp bittiğine dair kafa karıştırıcı bir tarih anlatımı olmasına rağmen esas olarak 1. Dünya savaşının sona erdiği 1918 yılı ile cumhuriyetin ilan edileceği 1923 yılları arasında yürütüldüğü iddia edilen mücadele kastedilir.
Yüz yılı aşkın bir süredir tarih kitaplarında yer alan bütün eğitim sisteminin her aşamasında hamasetle tekrar edilen bu tarih anlatımı, emperyalist ülkeler tarafından işgal altında olan toprakların sahibi olan Türklerin yedi düvele karşı bir anti emperyalist kurtuluş savaşı ve milli mücadelesi olarak tanımlanır. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte bu topraklara verilecek isim de Türklerin ülkesi anlamına gelecek, Türkiye olacaktır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun hakimiyeti altındaki topraklarda bugün 45 bağımsız devlet var. Bu 45 ülke ulusları ve Türkler bağımsızlık hakkına sahip iken Türkiye Cumhuriyeti kurucularına göre Osmanlının son döneminde aynı coğrafyada yaşayan Rumlar, Lazlar, Ermeniler, Kürtler bu hakka sahip değillerdi. Bu ulusların hak, özgürlük, eşitlik talepleri isyan ya da ihanet olarak görülecekti. Oysa binlerce yıldır bu topraklarda yaşıyorlardı
Osmanlı İmparatorluğu’nun 1.Dünya Savaşını kaybedip ordularının dağıtıldığı 1918 sonrası süreç Anadolu diye tarif edilen (Trakya, Küçük Asya, Pontos, Lazistan, Batı Ermenistan ve Kürdistan) Osmanlı’dan geride kalan topraklarda her ne kadar savaşın galip devletlerinin sembolik olarak askerleri bulunsa da gelecekte nasıl bir yönetim olacağına dair bir belirsizlik vardır. Türk çetelerinin Pontos’ta ve Küçük Asya’da Hristiyan Rumlara yönelik saldırıları 1915 Ermeni ve Süryanilere yönelik soykırımının uygulamaların tekrarının sinyalidir. Rumların uluslararası girişimlerde bulunarak başlarına gelmekte olanlara ilişkin yardım çağrıları ise karşılık bulmaz.
Resmi kaynaklar 1919 ile 1923 yılları arasındaki ‘Kurtuluş Savaşı’ boyunca ölen asker sayısını 9167 olarak bildirirken[1] aynı tarihler arasında Pontos’ta öldürülen Rum sayısı 353 bin, Küçük Asya’da kayıp Rum sayısı ise 800 bindir.
1923 yılında imzalanan Lozan Anlaşması ile toplam 1 milyon 250 bin Hristiyan Rum ise Mübadele adı altında zorla sürgün edilecektir.
Apartheid Cumhuriyeti
Soykırımlar, sürgünlere rağmen Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içinde kimi Müslümanlaşmış kimi Hristiyan ve Yahudi kimliğiyle, kimi de Müslüman ama Türk olmayan kimliğiyle büyük bir çoğunluğun siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel yaşama katılımları engellenmesi için temel insan hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakıldılar. Modern Türkiye’nin başlangıcı sayılan yeni meclisin Nisan 1920’den itibaren çıkardığı bir dizi açık ve gizli kanun ve kararname ile kurulan bir Apartheid rejimi olduğunu söylüyor Taner Akçam yeni kitabı Yüz Yıllık Apartheid’da[2].
İşte 30 Ağustos Zafer Bayramı böyle bir Apartheid rejimin hem temellerinin atıldığı tarihsel bir sürece işaret ederken hem de Apartheid’i bir zafer olarak gören resmi ideolojinin itirafı olarak göze çarpıyor.
[1] ‘Milli Mücadele dönemi içerisinde bütün cephelerde ölen subay ve er sayısı 9167 kişidir’Anadolu İhtilali (Sabahattin Selek, cilt I, sayfa 114-115 Kastaş Yay. 1987)
[2] Yüz Yıllık Apartheid, 1918-1923 Türkiyesi: Bağımsızlık ve Apartheid Rejimin İnşası, Taner Akçam, Aras Yayınları 2023