Pontos istatistiği gibi Pontos Rum-Trabzon nefretinin çetelesi tutulsaydı

Pontos istatistiği gibi Pontos Rum-Trabzon nefretinin çetelesi tutulsaydı

Aziz Küçük

Trabzonspor’un bayramın 1. günü yapılması düşünülen bayramlaşma töreni 3. gününe ertelenmişti. Perşembe günü Mehmet Ali Yılmaz Tesisleri’nde düzenlenen bayramlaşma törenine Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan katılmıştı.

Birçok kişinin kafasında bayramlaşma töreninin niye iki gün ertelendiğine ilişkin bir fikir oluşmuşken, bu fikri destekleyen iddia bugün yazar Servet Avcı’dan geldi. Avcı, Yeniçağ gazetesindeki köşesinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu’nun katılma ihtimalinden ötürü Trabzonspor’un bayramlaşma töreninin iptal edildiğini yazdı.  Yani erteleme teknik sebeplerle değil, siyasi sebeplerleydi.

Aslında bu durum pek şaşırtıcı değil, hatta II. Abdülhamit keyficiliğine de güzel bir örnek. Girişimci, atik ve uzun vadede siyasi tercihlerinde yanılma payı çok düşük olan Trabzonlular için kulübün tercihinin kendilerince doğruluğunu-yanlışlığını zamana bırakıyoruz. Ne de olsa siyasi bir tercih yaptılar. Her daim devletin bekası için koruyuculuğa davet edilen Trabzonluların “milli hassasiyetlerinin” övülmesini pas geçmeyen/geçemeyen değerlendirmeler bugün yine revaçta.

Samsun’dan Sarp sınır kapısına kadar (ki Batum bile Türk yurdudur onlara göre) köprülerin viyadüklerin üzerinde “şehit” isimlerinin olması Pontos tartışmalarında sıkça başvurulan bir örnek.

Bugün İmamoğlu’nu destekleyen geniş yelpazeden insanlar “İstanbul uğruna bir halkı Rum olmakla itham” ediyorlar yorumu yapıyor. Yeniçağ yazarı Servet Avcı daha açık sözlü davranıyor ve mealen “Ermeni, Rum, Rus bile böyle saldırmadı” diyor.

İmamoğlu’nun İBB adayı olduğundan beri keşke futboldaki şut, korner, ofsayt gibi istatistiklerini tutulması gibi Pontos-Rum-Trabzon nefretinin çetelesi tutulsaydı. Gerçi bu sürecin kronolojik bir dökümü ayrıca yapılabilir. 

Avcı “çünkü devletin ihtiyaç hissettiği yer ve zamanda gözler hep onu aradı” diyor, yani Trabzonluları. 1959 yılında Hatay Kırıkhan göçü, Saraxo’dan (Uzungöl) ve Baltacılı’dan 160 hanenin Van Özalp ilçesine göç ettirilmesini örnek gösteriyor. Ki bu süreç Şur (Şahinkaya) köyünden 61 ailenin İmroz’a gönderilmesi ile devam etti. Ama bu ailelerin Rum kökenli olduğu, gittikleri her yerin yerli halkı tarafından bilinen bir gerçekti.

İki yıl önce gittiğim Van’da Kürt arkadaşım iki Rum köyü olduğunu anlatmıştı. Bilerek sorduğum bir iki yönlendirici sorudan sonra köylülerin “Trabzon’dan göç ettiğini” söyledi. Başka bir örnek ise İmroz’dan. Adanın yerlisi Rumlarla sohbetimizde bir amca “Şahinkaya köyünde yaşayanlar Rumca biliyor ama bizim yanımızda konuşmaya utanıyor” demişti.

Bugün konjonktürel olarak Pontos meselesi ülke gündemini işgal ediyor. Fakat Trabzonlular için bu her daim günlük karşılaştıkları bir “sorundu.” Trabzon’dan İstanbul’a göç eden aileler için Romeyika nasıl kısık sesle dedikodu diline dönüştüyse Pontos meselesi de Trabzonluların mizaçlarının tersine çabuk, sessiz konuşulması ve üzerinde durulmaması gereken bir meseleydi.

Halbuki üste örtüldükçe, sessiz konuşuldukça patlamaya hazır bir bomba gibiydi. Ve bugün patladı. İmamoğlu’na karşı seçim propagandası olarak düşünülen strateji bir kentin insanlarını geçmişine bakmayı, o sımsıkı kapıları açmaya itti.

Devlet bakışıyla yazan ve geçmişin tozlu ve kirli tarihinin ortaya çıkacağını fark eden yazarlar da bu yüzden iktidarı eleştiriyor. “Ulusal gurur”un incineceğine dikkat çekiyor.

Avcı’nın yazısı buna iyi bir örnek. Yazar kan ter ve kabuslar içinde geçmişin korkularını hatırlıyor ve incinen ulusal gururundan bahsediyor. “Rus işgalinde, işgalcilerle Metropolit Hrisantos arasındaki anahtar teslim töreninden bu yana bu kadar incinmemiştin… Bu alçaklığı sakın unutma!..”

Halbuki Rusların 1916 yılında gelmesi üzerine Trabzon Valisi Cemal Azmi bizzat kendi elleriyle Metropolit Hrisantos’a teslim etmiştir. Yazar bu kadar ayrıntıyı biliyor da bunu görmezden geliyor işte.

Babası 1917’de Batum’da kurulan Pontus Parlamentosu üyesi olan, Yorgo Andreadis şöyle anlatır: Bu (Trabzon’un düşmesi) kesinleştiği için Türk yönetimi Başpiskopos Hrisanthos’u ve Rum ileri gelenlerini çağırdı, kenti onların eline teslim etti, kaçma olanağı olmadığı için orada kalan, kentin yoksul Müslümanlarının kaderini de bu insanlara emanet etti. Tarihî bir gündü. Trabzon Valisi Mehmet Cemal Azmi ve Jöntürk hükümetinin Trabzon temsilcisi Ali Rıza, kenti Başpiskopos Hrisanthos başkanlığındaki geçici bir yönetime bıraktı (…) Kısa bir devir teslim töreninden sonra, Vali Azmi, Hrisanthos’a şöyle dedi: Bu memleketi Rumlardan aldık, şimdi de Rumlara iade ediyoruz. O gün Ruslar Trabzon’a girdiklerinde, karşılarında bir Osmanlı yönetimi değil, Rum yönetimi buldu.

Neden ve sonuç bağlamından kopuk, ajitatif ve İttihatçı çetenin şehri terk etmesinden sonraki süreci pas geçen her değerlendirme her daim eksik kalmaya mahkumdur. Son yıllarda bu konuyu açığa çıkartan ve tartışma zemini yaratacak birçok kaynak yayınlandı. Kaynakların da çoğu TBMM oturum tutanaklarına, Başbakanlık ve Genelkurmay arşivlerine dayanıyor. Ama şimdilik bu basit yazının kapsamını aşan bir konu.

Yazıyı edebiyatçı, ressam, doğa bilimci ve gezgin Goethe’nin sözleriyle bitirelim:

“Üç bin yıllık geçmişinin hesabını yapamayan insan, gündelik yaşayan insandır.”